İnsan, Varlık ve Zaman
Tarih filozofu Şahin Uçar’ın, İslam Araştırmaları Dergisi’nin 6. sayısında, 2001 yılında yayımlanan “İnsan, Varlık ve Zaman” başlıklı yazısına aşağıdaki linkten pdf olarak erişebilirsiniz. İnsan, Varlık ve Zaman
Tarih filozofu Şahin Uçar’ın, İslam Araştırmaları Dergisi’nin 6. sayısında, 2001 yılında yayımlanan “İnsan, Varlık ve Zaman” başlıklı yazısına aşağıdaki linkten pdf olarak erişebilirsiniz. İnsan, Varlık ve Zaman
Ansiklopedi’nin Yeni Baskısı Vesilesiyle Bazı Hatıralar “unutulsa bile bütün şarkılar kalır mı yankınız, ey hatıralar?” Büyük Müzikolog,Tarihçi ve Jenealogist Yılmaz Öztuna’nın Musiki Ansiklopedisi’nin Orient yayınları tarafından ” Türk Musikisi- Akademik Klasik Türk Sanat Musiki’sinin Ansiklopedik Sözlüğü” ismiyle yapılan yeni neşri hakkında görüşlerimi arz edeceğim. Sözlerime, bu ansiklopedi vesilesiyle aklıma en önce gelen tedai ve hatıralarla başlamak isterim: üstatlar ve tilmizleri
Yılmaz Öztuna’nın Türk Musiki Ansiklopedisi Hakkında Continue »
Son zamanlarda entellektüeller arasında, isimleri cisimlerine delalet etmeyen tuhaf kavramlar hakkında hararetli tartışmalar var: “tarihin sonu”, “medeniyetler arası çatışma”, “medeniyetler arası diyalog”, “dinler arası diyalog” ve saire, vs… İnsanlar medeniyetlerin çatışmalarından bahseden toplantılar düzenliyorlar. Güzel de, hangi medeniyetlerin çatışmasından bahs ediyorlar; yahut medeniyet derken hangi efsanevi “Mağrib-i Ankaa” kuşunu kasdediyorlar acaba? Bu medeniyet kelimesi çok telaffuz ediliyor; amma bu ism-i
“Eleştiri”nin mahiyeti hakkında bir yazı yazmamı isteyen Millî Kültür Dergisi, galiba, bu işi tam adamına havale etmiş oldu. Zira (BBC televizyonundaki bir “tarih felsefesi” tartışmasında) Pieter Geyl’in Toynbee’ye dediği gibi: “I am going to be very critical”: Çok tenkitçi olacağım; çok sert bir tenkit yapacağım. Bu yazımda önce tenkidin mâhiyeti üzerinde duracak, bilâhare, şahısları yargılamak âdetim olmadığı için, muhtelif disiplinler
Âteş nezened der dil-i mâ illâ Hû Kûteh neküned menzil-i mâ illâ Hû Ger âlemiyân cümle tabîbân bâşend Hallî neküned müşkil-i mâ illâ Hû Âteş yakamaz gönlümüzü illâ Hû Noksân olamaz menzilimiz illâ Hû Ger cümle cihan olsa tabib bu derde Halleyleyemez müşkilimiz illâ Hû (Türkçesi: Ş. Uçar) Hasan Harakaanî’den bir rübai tercümesi “Esrâr-ı ezel râ ne tü dânî vü
İsmail Emmi’yi Erzurum’un Cumhuriyet Caddesi’nde, geç gelen yaz güneşinin keyfini çıkaran neşeli ve hareketli kalabalık arasında, Hemşin Pastanesi’ne giderken hatırlıyorum. Sakin, mütevekkil çehresinde Anadolu insanının yüzlerce yıllık kahrının izleri: derin çizgiler… Zaman kadd-ü kametini yay gibi eğmiş, derin düşüncelere dalmış, iki büklüm yürüyor. Tezyinatını yaptığı camiden yeni çıkmış; üstü başı yağlı boya lekeleri içinde kalmış; sakalı her zamanki gibi uzamış;
ŞİİR HAKİKATİ ARAMA İŞİ “Son Divan Şairi” olarak tanınan Şahin Uçar, şiirin hakikati arama işi olduğunu belirterek, “şiir, hakikati sezgi yoluyla aramaktır. Ve her şair kendine mahsus şiir diliyle bu hakikati ifade eder” diyor. Prof. Dr. Şahin Uçar tarih felsefesi ile alakalı düşünceleri, tezleri ve eserleriyle tanınan bir bilim adamı. Ama şair kimliğiyle de kültür çevrelerinin âşinâ olduğu bir sima “Şeydâ
“Gannî lî ve huz aynâyî” I. Sonsuzluğun ufkundaki kuşlar Her sırrı bilir, vakti bilirler Yağmur kokusundan mıdır onlar? Onlar ki gelir, gerçek olurlar Teşbihteki bir sır gibi düşler Kalbin dilidir, kalbe gelirler Bak kalbine yalnız gezen avcı Gönlündeki dağlar gibi yalnız Sonsuz göğün ufkundaki dağlar Andıkça geçen demleri ağlar Sonsuzluğun ufkundaki kuşlar “Kuşlar mıdır onlar ki her akşâm Âlemlerimizden sefer
Nature’s first green is gold her hardest hue to hold her early leaf is a flower but only so an hour then leaf subsides to leaf so Eden sank to grief so dawn goes down to day nothing gold can stay” Tabiatın ilk filizi altındır en az süren renk tonu da o tondur ilk sürgünü bir çiçektir ki ancak belki