MİSAFİR
Babam İshak Uçar’ın aziz rûhuna
Bakar bu dağlara bir çocuk şâir
Erir bu dağların karları erir
Akar boz-bulanık sel olur gider
Gelir çayır biçme zamanı gelir
Çayırda bin çiçek boy atar, büyür
Ey misâfir gör ki boy atan çayır
Zaman geçer, büyür, biçilir, kurur
İnsan bir misâfir-yolcudur, gider
Bakar gökyüzüne bir çocuk şâir
Bir gök kuşağıdır, belirir, yiter…
Şimşek çakar ve söner, sonra gök gürlemesi:
-Parçalar bir tarraka karanlığın kalbini-
Göklere bakan şâir, gür olsa da nefesi
Korkar ki karanlıkta kaybolur gider sesi
Şimşek çakar, bir yağmurdur boşanır
Bakar gökyüzüne bir çocuk şâir
Kara dağlar kara bulut kuşanır
Uçup gider bütün kuşlar; kim bilir…
Belki de dağlarda kalan
Yalnız bir İshak kuşudur
Dağlara yankılar salan
Çığlık-çığlık ötüşüdür
Dağlar belki sesimizi yankılar
Kanatlı atların aştığı dağlar
Unutulsa bile bütün şarkılar
Kalır mı yankınız ey hâtıralar?
Bakar bu dağlara bir çocuk şâir
Erir bu dağların karları, erir
Akar gözyaşları, sel olur, gider
Gelir çayır biçme zamanı, gelir
Çayırda bin çiçek boy atar, büyür
Ey misâfir gör ki boy atan çayır
Zaman gelir bir gün biçilir, kurur…
İnsan ki yolcudur- yol olur, gider
Bakar gökyüzüne bir çocuk şâir
Bir görünür, kaybolur gök-kuşağı…
1996
MÂYÂ
Dünyâ-
ılık bir deniz:
yüzüyorum, uçsuz bucaksız
denizde balık – balıkta deniz
elsiz-ayaksız
ağızsız-dilsiz
kimsesiz
yönsüz….
Mâyâ-
bir rûyâ görüyorum:
denize giriyor kan rengi güneş
yüzüyor güneş;
yüzüyorum.
batıyor güneş;
uyuyorum.
uyuyor deniz;
sensiz….
Atmân-
sonsuz bir okyanus:
İçimdeki “Sonsuz Ben”
ben denizde yüzerim- deniz de bende yüzer
sonsuz….
Moksâ-
şarkı söylüyor deniz kızları:
çığlıkları ümitsiz
sesleri tîz
duyulmuyor sözleri
görünmüyor yüzleri
sessiz-soluksuz deniz
bensiz
Nirvaanaa…
1986