Draw a circle! Every circle includes infinite reference points; but what if, you draw a bigger circle which covers the first one. Then, according to set theory, there are bigger infinities than any infinity & this idea is proved mathematically, though it is self-contradictory. To resolve this paradox, the continuum hyphothesis comes into play which is neither provable nor unprovable. according to Cantor this paradox is resolvable only in God. if you wish to understand what I say, Read the book “Varlığın Anlamı” and watch these documentaries…
Philosophy, Physics, Mathematics – “Dangerous Knowledge”
Varlığın Anlamı kitabından bir paragraf:
İşte bu, eskilerin istidare-i zaman teorisidir: Bugünkü sinema perdesinde aslında hareketsiz olan görüntülerin bizim idrak zaafımız yüzünden hereketli görünmesi gibi bir misali de eskiler veriyorlar. “Bir ateşi havada hızla döndürürseniz ateşten bir daire görüntüsü (daire continuumu) oluşur. Halbuki gerçekte böyle bir daire yok, ateşle aydınlanmış noktalar var: bu bir göz aldanmasıdır ve zaman dahi böyle tek tek şimdiki anlardan meydana gelmekte ancak biz onu devamlı imiş gibi hissediyoruz: bu bir idrak hatasıdır” diyorlar. Böylece, bizzat zaman ve zaman continuumu/süreklisi içinde yer alan maddi dünyanın deymumeti bir galat-ı idrâkten ibaret oluyor. Bu tabii, “zamanın deymûmeti yok müteakip zaman anları var”, demeye geliyor -ki bizce asıl mesele, bu manada zaman continuumu meselesidir ve çağdaş metafizik mevzuaları/postulatları bu continuum hipotezi çerçevesinde tartışılmalıdır.
Esrârı ezel râ ne tü dânî vü ne men
V’in harf-i muammâ ne tü hânî vü ne men
Hest ez pes-i perde güftügû-yi men ü tü
Çün perde berüfted ne tü mânî vü ne men
- Esrâr-ı ezelden ne sen âgâh ne de ben
- Bir harf-i muammâ… ne sen okursun ne ben
- Bir perde var onda, ne konuşsak, sen, ben
- Çün perde iner, ne sen kalırsın ne de ben.
İLÂHÎ KELÂMA GAZEL
Nihân ettim Kelâmım; gerçi ma’nâ âşikâr oldu
Söz oldu perde-î hüsnün: o perde vasf-i yâr oldu
Nikaab ender nikaab olsa, Kelâm Hakk’ı eder ifşâ
Nihân û âşikâr ammâ, söz oldu; söz medâr oldu
O söz, goncâ gül oldu “Küntü Kenzen” sırrını açdı
Bu söz cân içre cân oldu; gül açdı; gül-i zâr oldu
“Kün!” emrinden zamân oldu; zaman, kevn ü mekân oldu
Kelâmdan “cân-ı cân” oldu, Kelâmdan vâr vâr oldu
Gönül ekmek yemez; cânım “Kelâmullah”la can buldu
Kelâmım câna can verdi, Kelâmım yâre yâr oldu
Gönülden taşra bin azrâ çıkardım ki sunam Hakk’a
Bu ma’nî-i kelâm halk’a bu gönlümden nisâr oldu
Eğerçî âh ü zâr eyler, Kelâmla iftihâr eyler
Gönül bir özge kâr eyler, ne kâr ü ne zarâr oldu
“Meta’-î nengden ârem” bu Şeydâ sözde “hem-vâr”em
Eğerçî fikr-i âvârem bu aşkâ lâlezâr oldu
Bidâyetde Kelâm vardı: “İlâhî Nefha”nın savtı
Zuhûru Rûzigâr oldu: bir özge nevbehâr oldu
Nihân etdim Kelâmım gerçi ma’nâ âşikâr oldu
Söz oldu perde-î hüsnün: o perde vasf-i yâr oldu.
ma’nâ-yi kelâm şâhid-i mazmûn-i Hüdâdır
gönlüm sadefinden olur azrâ gibi peydâ
معنی کلام شاهد مضمون خدادر
کوکلوم صدفکدک اولور عزرا کبی پیدا
fatiha mın kartal hicret camiindeki uygulaması maalesef güzel olmamış