VISUAL ARTS: CALLIGRAPHY & DESIGNS

emlâk ve eytâm iştirâk . Ketebehu şâhin


Allah muhammed ali

 

Miyân ü âşık ve ma’şûk hîç hâil nîst

tü hod hicâb ı hodî hâfız ez miyân ber hîz

hâfız ı şîrâzî

Limen il mülk ül yevme lillâh il vâhid il kahhâr

Sipariş ile yazılan isimler

safûre

d

nazlı

 

mehmed aslan

 

aişe meyrâ

mehmed emin

 

 

 

.

To see a world in a grain of sand,

And a heaven in a wild flower,

Hold infinity in the palm of your hand

And eternity in an hour.

Some designs from Şahin Uçar’s Exhibition of “Calligraphy & Ornamentation”, Ankara, 1989

St Thomas;Forma substantialis totius non superadditur partibus, sed est totum complectans materiam et formam cum praecisione aliorum”: “Nothing is added to the whole of the substantial form by the parts that constitute it, but it is the whole that embraces both content and form while maintaining the precision of the different parts that constitute the whole.”

 

bu tevşihin kapağında dab benim fatihanın tezyinat desenini kullanmışlar…bu henüz fatiha yazılmamış hali 1975 den. internetteki bu fotoğrafı alıp işbu tevşih için kapak yapmışlar

.

.kani karaca’nın fatiha kıraati için  de benim fatiha yazımın eski bir müsvedde halini kapak yapmışlar

yapmışlar

 

 

 

1978 de luthier turhan demireli nin atölyesinde  büyük neyzen akagündüz kutbay ile sohbet ediyorduk. turhan usta bana “udların göğsündeki delikte işlemek için  bana bir gül deseni çizsene” dedi. ben de hemen oracıkta onların gözü önünde yarım saat içinde bir kurşun kalemle bu gül desenini yaptım . turhan usta “bu çok karmaşık bu udun göğsündeki delik kısma uymaz. bunun yapılması da çok zor” deyince akagündüz bu gül desenini eline alıp, “sanatkarın bu kadar güzel bir eserine hiç bahane bulma” diye söze başladı ve bu deseni ‘sema‘ eden mevlevi dervişlerinin dönerken açılan tennurelerine’ benzeterek bu gül deseni hakkında nerdeyse yarım saat boyunca ve bence son derece güzel estetik yorumları yaptı. ben de yaptığım bu gül tezyinatını daire biçiminde mağribi kufi üslubunda yazdığım acaib fatiha istifimin merkezine yerleştirdim.

madem ki turhan usta çok karmaşık diye o gül desenini uda işlemek çok zor diyor o halde bana yaptığı lavtaya da bunu yapsın diye işçiliği daha kolay olan bir gül deseni olarak  ben de bu gülü çizmiştim

 

.

bir sipariş  ile  yazdığım firma adı: emlâk ve eytâm iştirâk…

Allah muhammed ali

allah muhammed ebubekir ömer osman ali

 


  • Sipariş ile yazılan şahıs isimleri :Safûre, hz musanın karısının adı safure imiş
  • mehemmed emin, john hand, mehmet aslan-ayşe meyra,ayşe meyra,nazlı,can şahin khan,şahin uçar


 

 

 

 

 

 

edeb yahu

edeb ya hu

.

can şahin khan

mehmed ertuğrul,10.11.2021

kufi imzam: şahin uçar

.

 

şahin uçar, ahmed uçar

.

 

 

 

 

 

.

Mimar dayım Necip Dinç bu fatiha yazımı Kartal da bir caminin kubbesine yazdırmış. Amma ne tezyinatı ne yazısı aslına benzememiş !

.

 

.

 

 

nokta-i suğrâ: sufilerin temâşâ nesnesi

Şahin Uçar’ın, Süheyl Ünver Hocadan ders aldığı yıllarda, tıp tarihi enstitüsü atölyesinde kendi kompozisyonu olarak yaptığı ilk deseni budur. Sene 1970. Dergah Yayınevinin Türk Edebiyatı Ansiklopedisindeki “nokta-i suğrâ” maddesinde de bu desenin siyah-beyaz bir fotoğrafı vardır.
Peyâmi Safâ’nın “Sanat, Edebiyat, Tenkit” kitabının kapak deseni olarak da basılmıştır, 1972; ayni desen daha sonra, Şahin Uçar’ın “Varlığın Anlamı” kitabında kapak deseni olarak tekrar kullanılmıştı,2007.

Anahatları ile izahı için için bkz:   Yeni bir psikoloji,R. Orstein, s.168 .”A king’s breath slays as effectively as an assassin’s blow” applied psychology,  W. Hilton,

  • Bismillahirrahmanirrahim,Aydın Bolak için yazılan şekli 1973
  • 2oıo da kitaplarımın 4 . baskıları vesilesiyle  Bismillahirrahmanirrahim
Kûfi Besmele, composition date,1973; “Muhammed” on the border with two aspects, 24.10.2010. temmet biavnihi, 3 .11.201

“My friend Prof. Dr. Yumuşhan Günay mentioned to me once that this kûfî besmele design was closely resembling “Alhambra Architecture”: & then, I have found & checked this photo & believed it to be true.”

Bu besmeleyi Aydın Bolak’ın siparişi üzerine, 1973 te yazmıştım. Ancak sonraki bir tarihte besmeleye, Hüve allah, muhammmed, ebubekir, omer, osman , ali kelimelerini de eklemişim. Her nasılsa bu biçimini kaybetmiştim. 2008 de, arkadaşım Prof. Dr. İbrahim Yekeler dedi ki, “ben senden bu besmelenin bir kopyasını almış ve saklamıştım; şimdi, ablam bu besmeleye tezhib yapmak istiyor.” böylece 35 yıl sonra bu besmeleyi yeniden bulmak beni ‘öldükten sonra dirilmiş gibi’ sevindirdi ve şimdi “Hüve allahü” ibaresi yerine “allah” lafz-ı celâlini iki kere yazmak suretiyle (allah allah) orta kısımdaki yazının birinci kısmını azıcık tashih ettim. Besmeleyi Edibe Yekeler tarafından kat’ı usûlü ile süslenmiş biçimi ile birlikte takdim ediyorum .

https://www.tyb.org.tr/mobi/gunun-yazisi-sibel-eraslandan-kayip-besmele-siyami-ersekte-5441h.htm

 

 

 

 

Bu Besmele’nin bir diğer mühim hâtırası da şudur. İstanbul’a gidip Besmele siparişini teslim ettikten sonra, sivas’taki 4 eylül ortaokulunda çalışan bir sekreter kızcağızın saman sapıyla siyah kumaş üzerine işlediği birkaç kopyasını yaptırmış ve 2 kopyasını Enderun Sahafiye’de  ismail beye, vermiş ve demiştim ki; çoktan beri tezhib siparişlerini beklettiğim ziya aydın beye karşı mahcubum birini ona verelim, kusura bakmasın diye bu benden ziya beye bir cemile olsun  birini de dükkanda sergilersiniz reklamım olur diye hediye etmiştim.

Derken, günlerden bir gün Enderunda, Allah ganî ganî rahmet etsin, Prof. Dr. Kaya Bilgegil’in sohbetini dinlerken, dükkanın duvarındaki bu besmele Hoca’nın dikkatini çekip, “Ne güzel besmele, mimari eserlere benziyor, bunu kim yazmış?” diye sordu. O zaman, orada bulunan arkadaşlardan Mustafa Uzun (şimdi İlahiyat Fakültesinde profesör), beni hocaya tanıştırdı. Sohbetin sonunda rahmetli kartını vererek Erzurum Edebiyat fakültesinde Dekan olduğunu ve beni fakülteye alacağını söyledi. Bu besmelemizin bereketi sayesindedir ki 1976′da, herhangi bir imtihana da tâbi tutulmaksızın, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine, Paleografya (eski kitabe ve yazılar) uzmanı ta’yin edildim. “Hâzâ min Fazli Rabbî” (İşte bu Rabbimin Fazlındandır).

Kaya Bilgegil ile 1974′te Enderun Sahafiye’deki kufi besmelem vesilesi ile ilk defa tanıştığımız bu sohbet esnasında okuduğum gazel. Şeydâ Dîvânı’ndan…

kaamet-i dildâr aceb tûbâ mıdır

ol hırâmân serv-kâd cânâ mıdır

.

tâ ezelden rû-nümâ peymânede

gördüğüm hüsn ol gül-i ra’nâ mıdır

.

bilmezem dünyâ vü mâ-fîhâ nedir

“lâ” mıdır “illâ” mıdır “leylâ” mıdır

.

ser-hoşam döndükçe dünyâ bâşıma

dil kıyâm etmekde bi-pervâ mıdır

.

yâ niçün dönmektedir çarh-i ezel

âşık-ı zârın gibi şeydâ mıdır

1971

 

Şükranla yâd etmek ve tahdîs-i nimet bâbından zikretmek gerekirse, bu gazelimi merhum profesör Kaya Bilgegil’den başka arkadaşım Mustafa Uzun ile birlikte ziyaret ettiğimiz şair Kemal Edip Kürkçüoğlu, Prof.Dr Süheyl Ünver üstadım, sıkça görüştüğümüz Ziya Nur, Fethi Gemuhluoğlu ve Enderun Sahafiye’de karşılaştığımızda okuduğum Mahir İz beyefendiler de çok takdir etmişlerdi. Profesör İbrahim Kafesoğlu hocam ise Şâh-ı Velâyet Hz Ali’ye yazdığım gazeli pek beğenmişti. O insanların takdir ve teşvikleri sebebiyle ve her şiirde değilse bile, demek arada muvaffak olduğumuz şiirler de oluyor düşüncesiyle, işbu tarz-ı kadim üzre bir müretteb divan yazmaya heves ettik ve yaşayan son divan şairi olduk. Yani, o kadirşinas insanlar teveccüh gösterip teşvik etmese belki ŞEYDÂ Divanı da zuhur etmezdi.

 

.

Hayyam demiş ki:

Pâyân-i sühan şinev ki mâ râ çi resîd

Çün âb ber âmedîm ü çün bâd şüdîm!: hasılı kelam bize ne oldu? Su gibi geldik rüzgar gibi gitik, buharlaşıp uçtuk ve

 

 

 

Nihayet, Varlığın Anlamı kitabımın 3. baskısı için yazdığım, “muhammed” istifini de bu besmeleye ekledim. bu kadar uğraşınca, şimdi artık müsvedde halindeki bu Besmele kompozisyonunu düzgünce okunacak şekilde yazmak gerekir deyip, müsvedde çizimini de tashih edip düzelttim; böylece bu kufi besmelenin süslemesi yine bir kufi yazı, “muhammed” bordürü oldu. Nebukadnezar’ın unutulmuş rüyaları gibi, ben de çok seneler önce gördüğüm bir rüyayı hatırladım şimdi; kufi ile güzel bir ayet el kürsi yazıp çevresine de çok güzel bir tezyinat yapmıştım rüyamda; o rüya bana o kadar zevk vermişti ki keşke rüyaları videoya çekebilen bir teknolojimiz olabilseydi diye temenni etmiştim -ki şimdilerde hatta böyle bir tekniğin bile mümkün olduğunu düşünen ve üzerinde çalışan doktorlar varmış- vakıa henüz ayet el- kürsi yazıp çevresine bir tezyinat yapmış olmasam da; bu besmelenin bordürüne, hem de “muhammed” istifi ile, böyle bir “âşık yolu” tezyinatı yapmakla bir bakıma bu çok seneler önce görülmüş ve çoktan beri unutulmuş rüyam dahi gerçekleşmiş oldu elhamdülillah ve temmet bi-avnillah…

.

 

Varlığın Anlamı kitabındaki “continuum hipotezi” meselesinde sözü geçen matematikçilerin bu mesele yüzünden kafayı nasıl yediklerini anlatan bir BBC belgeselini annex olarak bu siteye ekledim. continuum meselesini anlamak için bu belgesel çok iyi, meseleyi çok güzel va’z ediyor. Bordürdeki kûfî muhammed yazısı, “Varlığın Anlamı” kitabında bir metafizik “mevzua” (postulat) olarak kabul edilen ve ancak “külle yevmin hüve fî şe’n” âyeti ile temellendirilerek açıklanabileceği söylenen continuum hipotezinden mülhem olarak yazılmıştır. Yani continuum hipotezi dahi bu besmele içre zâhir ve zâmindir vesselam…

 

.

0

.

.

 

 

.1.baskı sivas 1980

Şeyda Divanı’nın, ilk baskısının kapağında, 1980
bu divanın 2.,1997 ve 3.,2007 baskısında da ayni desen yer alır. 4. baskı şule yy, Ekim 2011

divanın 4. baskısının kapağı için, oğlum ahmetle birlikte çalışarak elimizde kalan kötü bir fotoğraftan istifade ile yeniden çizimi 2011

.

.

Beşir Ayvazoğlu ile sivas’a haber gönderilmek suretiyle Mustafa Uzun tarafından sipariş edildiği için yazılan allah muhammed ebubekir ömer osman ali kompozisyonu. Şahin Uçar’ın bir kitap kapağı deseni, 1973

allah, muhammed, ebubekir, ömer, osman, ali,1973.

.

ayni istif ile kendi kitabımda.

.

bordürdeki yazı:allah, muhammed.

.

 

 

ya ali

 

allah, muhammed, ebubekir, ömer, osman, ali, 1976

“ limen il mülk ül-yevme? lillâh il-vâhid il-kahhâr”

“El-Mülkü Lillâh!”İslam Mimari eserlerinde çok sık kullanılan bu âyete ilk defa, Süheyl Ünver hocamla kufi yazı çalıştığım yıllarda, Sivas Çifte Minareli Medresesinin desenlerini kopya ederken raslamıştım. Mülk ve Hilafet kitabımın yazılmasını ilhâm eden bu ifade, aslında kısaltılarak söylenen bir âyettir; âyetin tamamı: ” limen il mülk ül-yevme? lillâh ‘il-vâhid il-kahhâr” şekindedir: “Bugün Mülk kimindir? Tek ve kahhâr olan Allâhın.” Bir bakıma bu âyetin tefsîri olan o kitaba ilaveten, âyetin tamamını ihtiva eden bir kitabe yazma hevesiyle, bir de bu kompozisyonu yapmıştım.

.

 

1974’te Beşir Ayvazoğlu aracılığıyla İstanbul’dan Sivas’a haber gönderilerek hadislerle müslümanlık kitabının kapağı için özel olarak sipariş edilen işbu kufi kompozisyonu yapmıştım. Bu yazımı bilahere kendi kitabım mülk ve hilafet kapağında dahi kullandım.


25.08.2015’te de yazının üstündeki dolunay biçiminde besmeleyi ekledim, vesselam…

 

dayım mimar Necip Dinç bu fatihayı İstanbul Kartal’daki Hicret Camisinin kubbesine işletmiş, ama ancak böyle olmuş…

.

 

.

fatiha tezyintının ilk hali, sivasta bir öğretmen arkadaş bakıra işlemişti.1973

 

.

Devr-i hindî kûfî besmele, 1989 .2024

.

.

.

allah

.

.

geometrik kufi ile allah

..

 


,

.

.

 

_

Geometrik kufi ile allah,muhammed-la ilahe illallah

muhammed

allah

Muhammed, 1988

.

.

.

.

Edeb yâ hû!

 

 

.

.

kaybolan bir desenden kalan ilk kompozisyon çizimi:

bu bir daire taksimatından çıkarılan geometrik kufi kompozisyon müsveddesidir 1986..

.

unumquodque unius substantiae attributum per se concipi debet. spinoza. each particular attribute of the substance must be conceived through itself.

.

şahin uçar’ın bir kitap kapağı deseni; ortada ve bordürde, “Muhammed”, 10.10.2010

.

.

yâ şâfî, 2008

.

.

.

 

 

yâ şâfî, yâ kâfî, 2010

.

.
milliyetçiler derneğindeki “aşk estetiği” seminerlerimden kalan bir yâdigâr , İstanbul, 1969

.

.

.

geçme çizimi tarifleri:

.

.

.

.

geometrik geçme kompozisyonu

müsveddesi.

.

 

 

 

.

.

.

Kayalı Havuz

ağustos 2002 İSAM’ bahçsinde yaptırdığım Kayalı Havuz ‘da Yavuz baba ile…oturur sohbet ederdik. 11 aylık İSAM Başkanlığım zamanında, kış döneminde İSAM Konferans Salonunu tefriş edip hizmete açarak, her 15 günde bir konferans düzenlemiş ve yaz gelince de bahçedeki bu “Kayalı Havuz”u yaptırmıştım. Yani, Kazancakis’in “Kayalı Bahçe” romanında sözü geçen “Zen Budizmi’ne mahsus tefekkür bahçeleri”ne nazire olsun diye havuzdaki kayaları kazımayıp, aynen muhafaza etmiştim. Zen Budizminde “Kayalı Bahçe”ler varsa, ben de bir “kayalı havuz” yaptım yani…Bu Havuzun sembolik manasına gelince; Tarkovski’nin Solaris filminin son sahnesindeki “Solaris denizinde oluşan ada’ hükmündedir ve bunu fehmetmek için Solaris’i anlayarak izlemek gerekir vesselam!…Kayalı Bahçe romanı ve Solaris filmi tavsiye olunur; bakalım 29 mayıs üniversitesi talebesi içinden bunları merak eden çıkacak mı?

ilk eşim 1978 de vefat ettikten sonra rahmetli annem oğullarımı da büyütmüştü.  ben de 1979’da, annemin çocuklarıma sahip çıkan bu resmini yapmıştım…

 

 

 

Scroll to Top