An râ ki cây nîst, heme-yi şehr cây-i ûst
Dervîş her koca ki şeb âyed, serây-i ûst
Bîhânumân ki hîç nedâred becoz Hodây
Û râ gedây megûy ki sultân gedâ-yi ûst
Merd-i Hodâ be magrib u maşrik garîb nîst
Çendan ki mîreved, heme mulk-i Hodây-i ûst
An k’ez tevângerî yu bozorgî yu hâcegî
Bîgâne şod, be her ki resed, âşinâ-yi ûst
Kûtâhdîdegân heme râhet taleb konend
Ârif belâ; ki râhet-i û der belâ-yi ûst
Bugzâr herçi dârî yu bogzer ki hîç nîst
İn penc rûze omr ki merg ez kafâ-yi ûst
Her âdemî ki koşte-yi şemşîr-i aşk şod
Gû gam mehor ki mülk-i edeb hûnbehâ-yi ûst
Ez dest-i dûst herçi sitânî şeker buved
Sa’dî! Rizâ-yi hod metaleb; çon rizâ-yi ûst
* * * * *
Kimin yeri yurdu yoksa, bütün şehir onun yeridir
Nerede akşam olursa, orası yoksulun evidir
Evsiz barksızın yok Allah’tan başka kimsesi
Dilenci deme ona; sultan bile onun dilencisidir
Allah adamı Doğuda, Batıda garip değildir
Gittiği her yer tümüyle Allah’ının mülküdür
Kim yabancılaşırsa zenginliğe, ululuğa, vezirliğe
Kime rastlasa, kimle karşılaşsa onun dostudur
Kıt görüşlüler rahatlık talep eder durur;
Arif olan belayı. Bilir ki rahatlığı belasındadır
Neyin varsa, koy geç oradan; bir şey değil
Şu beş günlük ömür. Ölüm onun arkasındadır
Kim öldürülmüş olursa aşk kılıcıyla
Üzülmesin; edep mülkü onun kan parasıdır
Dostun elinden ne alırsan, şeker olur
Sadi! İsteme kendi rızanı. Rıza onun rızasıdır.