Ey gönül dinle beni
kimseler bilmez bunu
gerçi sırrın âşikâr
söyle göreyim seni!
.
Ay ışırken geceler ağla gönül
ağla gönül
unutup türkülerin sözlerini
ağla gönül
bu karanlık gecenin şarkısıdır
şarkısıdır
gecenin şarkısını söyle gönül
söyle gönül:
Ey karanlık gecenin şarkısı sessiz ölüm
karanlıkta titreyen ay ışığı, sen söyle
neyleyim ki türkülerin sözlerini unuttum
hatırlasın üşüyen ve unutan geceler
.
Ey dağlar yüce dağlar
kimbilir kaç bin yıldır
yaşı bilmece dağlar
hâliniz nice dağlar
.
Ey sen ki hâtıralar mahzeninde yatarsın
söyle Zerdüşt nerdedir son sessizlik kulesi
sessizlik kulesi ki sesi benim sesimdi
bin yıl süren ölüm bu ve şimdi, sonsuz şimdi
.
Bu dağlarda bir duman var
bu rü’yâda bir gümân var
bir uykuluk bir zamân var
ki bu zaman geçe dağlar
,
Ey kalp yiyen akbaba sessiz ölümün sesi
bir ân, sonra bir ân daha ve her ân
fısıldasın yüreğine durmadan
yüreğini deşen gaganın sesi
unuttum şarkımı ben ey sessizlik kulesi
ödedim bedelini zamânı öldürmenin
ve şimdi, bin yıl süren ölüm bu, sonsuz şimdi
.
Bu dağdan bir duman geçer
ömür budur, bir ân, geçer
bu kalbimden zaman geçer
bir uçtan bir uca dağlar
.
Göklerde bu ses şimdi bu dağlarda bu ses var
yârin dudağından nefesinden dile gelmiş
rüzgâr mı bu dağlarda bu yankı bu nefes var
elbette hatırlar bizi Allah: o unutmaz
gök kubbe ve dağlar ve bu ses bâki
unutulsa bile bütün şarkılar
.
Ebediyet budur gülüm
şimdi ölüm/ şimdi hayât
sonsuz hayât/ sonsuz ölüm
sonsuz ölüm/ sonsuz hayât
.
On bin yılda bir tek ölüm
olsa bile yine zulüm
sonsuz hayât budur, gülüm
gül açtı bu gece dağlar
.
Gök-kuşağı gibi zamân
bir ân sürer bu hüsn ü ân
ebediyet bu bir tek ân
geçse bile nice çağlar
.
Gökkuşağı bu, ıslanmaz
yağmur yağar, yağar, kanmaz
zaman bu… durmaz, usanmaz
aşsa bile nice dağlar
.
Elbette bu yalan dünya
sevdiğimi alan dünya
bir ân sonsuz bir ân rü’yâ
şu sonsuz şu koca dağlar…