“Whatever exists is both just and unjust; end equally justified in both.” (her ne ki mevcûd ise hem haklı/doğru ve hem de yanlıştır; ve bu iki hale de eşit derecede hak verilebilir) Nietzsche
Bu şiiri azeri diyalektine çeviren ve facebooktan tanıdığım azer ismailov beye şiirin başına niçe’den alınma epigrafı da eklemesini rica ettim. O da sağolsun şiirin başına epigraf eklenmiş şeklini göndermiş.
bu janus II şiirim, adını aldığı mitolojide de olduğu gibi ve gerçekten ikiyüzlüdür. aslında bu Janus II şiiri, Janus şiirinin sondan başa doğru tersyüz edilerek okunuşundan ibarettir. yani Janus’un birinci yüzü ile ikinci yüzü hem tamamen ters ve farklı, hem de birbirinin tıpatıp aynıdır. tek kelime bile, hiç bir değişiklik yapmaksızın şiirin önce baştan sona ve ikinci şıkta da, son mısradan başlayarak birinci mısraya kadar tek bir harf değiştirmeksizin okunabildiği bir şiir bu. üstelik uzunca bir şiir olduğu halde, zaten söyleyiş ustalığı da burada. yani tıpkı adı gibi şiirin de iki farklı yüzü var, hatta bazen mısralardaki söyleyiş de öyle: “bir yüzünde mutluluk/ öbür yüz sonsuz keder.” buna rağmen anlam akışında ve okunuşta hiç bir tereddüt hâsıl olmadığı gibi bu janus’un iki yüzünden hangisinin daha güzel olduğuna da karar verilemez. her iki hali de niçe’nin tabiri ile “equally justified in both” dediği gibi eşit derecede güzel, doğru ve haklı sayılabilir. janus şiirinin bu yüzü ötekinden daha güzel denilecek olursa; ikisi de birbirinin tıpkısı, tıpatıp aynısı ise (identical) bu iki şeyden birisi öbüründen nasıl farklı ve daha güzel olabilir suali sorulacaktır.yani identity of indiscernebles problemi! İşte bu, leibnitz üstadımızın “identity of indiscernibles” dediği büyük felsefi muammadır. bu şiirde ayrıca “self-reference” mahiyetindeki bütün ifadelerin paradokslara yol açması gibi daha başka bazı derin felsefi mesail de bizzat mısra biçiminde inşa edilerek gösterilmiştir . eğer bütün felsefi muhtevasını açıklasam belki 50 sayfa yazmam lazım.
şiir okuyucusunun bütün felsefi derinliği kavraması da gerekmiyor. o şiirden zevk alsın kâfidir; şiir okumaktan da bu maksad hasıl olmalı. ve lâkin, bu şiirin derûnünde gizli öyle derin felsefi mesail de var ki zaten, onları normal şiir okuyucusu olan edebiyat meraklıları bir yana, ben şimdi oturup uzun açıklamalar yazsam bile, felsefe profesörleri dahi anlayamazlar. “bu iki yüzden hangisi müreccah?” denilir ise; benim bu ifadelerim her ne kadar mantığa aykırı olsa da, ben ikinci yüzünü daha güzel buluyorum mesela. zira janus’un her iki yüzündeki bütün kelimeler ve mısralar aynı olsa dahi, işbu janus şiirinin birinci yüzündeki mısraların tamamiyetindeki context’ten çıkan anlam, yani janus I metninin ana teması, kabaca söylersek, gençlik ve yaşlılık hallerinin mukayesesine dairdir: halbuki bunun tersine janus’un ikinci yüzünde ise, “bütün bu proseslerin ölümle sonuçlanacağını” söyler; çünkü son mısra bir mezar metaforuyla biter. ‘içinde artık hayat olmayan boş ve sessiz bir mezar çukuru’ anlamındaki son mısra: “ey boş duvarlar, susun! sessizliği dinleyin” şeklindedir. yani şiir de hayat gibi “sessiz bir mezar” teşbihi ile sona eriyor. ve bu şiirin aslında, yani “sen şarkını söyle” kitabında neşr ettiğim halinde, nietzsche’nin the birth of tragedy eserinden alınma bir epigraf vardır ve şiirin bütün contextini de o felsefi epigraf yönlendirmektedir. bu şiirimi iktibas eden kişiler epigrafı zaten ingilizce olduğu için burada şiirin başındaki epigrafı almamışlar. ben şimdi buraya ekliyorum-epigraf: “whatever exists is both just and unjust; end equally justified in both” (her ne ki mevcûd ise hem haklı/doğru ve hem de yanlıştır; ve bu iki hale de eşit derecede hak verilebilir)
ayrıca kitapta bu paradokslarla ilgili kısa bir felsefi açıklama da mevcut. şimdi paylaşırken aklıma esti okuyucu da şiirin gerçek felsefi şümûlünü farketsin diye, bu kısa açıklamayı da ekliyorum