sis
SİS I Sis bastı birdenbire: kapladı ufkumu sis örtüyor rûhumu sis/ ey gâibden gelen ses! gözlere perde çeken/ bu sis mazmûnu nedir? ömrümün mazmûnu sis: kaybolan günlerimiz.. yayılan sisten çıkan rûh bana hatırlatır: ey tarladan sökülen/ altın başaklı zamân! ey başakla yakılan/ parlak ateş, kör duman yeşil, “firik-buğday”lar tutardık elimizde o tâze buğday tadı ki hâlâ gönlümüzde bir kaval nağmesidir
mısır’da nil nehrinde ve iskenderiye sahillerinde
bu resmi mısırda nil nehri üzerindeki bir köprüde kızım çekmişti! bu da yine mısır’daki büyük iskender’in kurduğu iskenderiye şehrinden Fisagor üstadımın sünneti üzre, akheneton rahipleri gibi güneşten ilhâm alırken (!)
mısır’da nil nehrinde ve iskenderiye sahillerinde Continue »
OKYÂNUS
OKYÂNUS Sen sende iken menzil alınmaz bahri olmadan gevher bulunmaz Yunus Emre I İşte güneş doğuyor… Duyuyor musun? İşte! yeni bir şarkı doğdu Bu nağme nerden gelir? ben de hiç bilmiyorum Tek bildiğim bu işte: Ben şarkımı söylerim- sesi göklerden gelir. Ve birden çıkagelir o en eski rûyâlar Sessizlik denizinden, Atlantis ülkesinden Canlanan hâtıralar, unutulan dünyâlar… II Gökdelenler şehrinde gördüğüm
DAĞ NEFESLERİ
ego sum qui sum: ben benim! ergo, intellige ut credas, crede ut intelligas! o halde, inanmak için anla; inan, anlamak için! DAĞ NEFESLERİ I Ey gönül dağlan, Tecer Dağlan! Irmağın çağırır eski çağlan Bakar yıldızlara; yâd eder gönül O ru’yâyı gördüğümüz dağlan. Dağlar ki yâd eder o ru’yâları Gönül dağlar da yâd eder dağlan Ey dağlarda baş döndüren sonsuzluk! Göğe
BİN YILLIK ÖLÜM
I Yürek yeni kanatlanmış bir kuştu, sevinçle kanat açtı her iklîmi dolaştı geçti Altaylar’dan, Tanrı Dağı’ndan yedi iklîmi, dört ummânı aştı gönül yeni kanat açmış bir kuştu… Uçtu Tûr-u Sînâ’ya Mûsâ ile uçtu Zeytin Dağı’na Îsâ ile ve Hîrâ’da Muhammed’le buluştu Nûr Dağı’ndan Kaf Dağı’na ulaştı. Kaf Dağı’ndan geçti gönül âb-ı hayât içti gönül gönüldür “kutlu ebâbil” her zamandan göçtü
ALÂEDDİN MAKAAMESİ
I Şafakta gül açarken bir uykusuz geceden Düştü çiğ tânesi gül yaprağına İçtim yanâ yanâ ben o şaraptan Güle geldim geceden… Serhoş mudur, şeydâ mıdır bilemem Yâr kokusu gelir gülün terinden Şerh edemem, söylesem ahvâlimi Sabredemem, söylemesem hâlimi. Şikâyetim var öz nağmelerimden… II Yaar! Yâr-i yârdir pîrimiz “Kâr kâr-i mâst, çün o yâr-i mâst” “Kâr bizim kârımız, çünki